Riskler ve Fırsatlar

2023 yılında Türkiye, küresel ticaretteki daralmaya rağmen ihracatını artırmayı başaran ülkelerden biri olmuş, yıl sonu itibarıyla ihracat, 255,8 milyar ABD doları ile tarihi zirve seviyesinde gerçekleşmiştir. Yıl içinde yeni pazarlara giriş ve mevcut pazarlarda pay genişletme konusunda önemli adımlar atılmıştır. İhracatta elde edilen bu başarı, Türkiye’nin üretim ve ihracat kapasitesinin güçlü olduğuna işaret etmiştir.

Türkiye ihracatını olumsuz etkileyen faktörlere bakıldığında, küresel ekonomideki belirsizliklerin ve artan navlun maliyetlerinin öne çıktığı görülmektedir. Ham madde fiyatlarındaki dalgalanmalar ve tedarik zinciri kesintileri bazı sektörlerde ihracatı kısıtlamış, kimi ülkelerde uygulanan gümrük vergileri ve ticari engeller ürünlere erişimi zorlaştırmıştır.

Fasıl bazında motorlu kara taşıtları, kazanlar ve makinalar ile mineral yakıtlar, mineral yağlar ihracatı ön plana çıkmıştır. Pazar bakımından ise Avrupa Birliği en büyük ihracat pazarı konumunu korurken, ABD ve Orta Doğu diğer önemli pazarlar arasında yer almıştır.

Orta Vadeli Plan’da 2024 yılı için 267 milyar ABD doları ihracat gerçekleştirileceği öngörülmektedir. Ülkemizin bu hedefe ulaşması için yeni pazarlara açılmaya, ihracatı çeşitlendirmeye ve üretimde katma değeri artırmaya yönelik çalışmalar aralıksız sürdürülmektedir.

2024 yılında küresel ticareti olumsuz etkilemeye devam etmesi beklenen jeopolitik gerilimler, Türkiye’nin ihracat ortaklarında talep durgunluğunun sürmesi, küresel bazda artan gümrük vergileri ve ticaret engelleri, öne çıkan risk unsurları olarak görülmektedir. Söz konusu riskler mevcut olsa da ülkemizin yetenekli işgücü, coğrafi konumu, artan üretim kapasitesi ve devlet teşvikleri, ihracat için önemli fırsatlar sunmaktadır. Risklerin proaktif bir şekilde yönetilmesi ve gerekli adımların atılmasıyla Türkiye ihracatını daha da artırabilecek ve küresel ticarette daha önemli bir konuma gelebilecektir.

TCMB kaynaklı kredilerde yaşanan dalgalanmalar hem Türk Eximbank kaynaklı krediler hem de uluslararası fon kuruluşlarından sağlanan krediler ile telafi edilmeye çalışılmıştır.

Sermayesinin tamamı T.C. Hazine ve Maliye Bakanlığı’na ait olan Türk Eximbank’ın doğrudan veya dolaylı olarak kontrol ettiği bir iştiraki bulunmamaktadır. Bu nedenle Banka, herhangi bir risk grubuna dâhil değildir.

Türk Eximbank’ta risk yönetimi faaliyetleri, Bankaların İç Sistemleri ve İçsel Sermaye Yeterliliği Değerlendirme Süreci Hakkında Yönetmelik ve diğer ilgili düzenlemeler ile BDDK İyi Uygulama Rehberlerine göre yürütülmektedir. Bu kapsamda Banka bütününde risk kültürünün yerleştirilmesi, insan kaynağı ve sistemin sürekli olarak iyileştirilmesi suretiyle risk yönetimi fonksiyonunun iyi uygulamalara yaklaştırılması hedeflenmektedir.

Gerek iklim bağlantılı gerek çevresel ve sosyal riskler bağlamında Türk Eximbank’ta sürdürülebilirlik politikalarına uygun hareket edemeyeceği varsayılan firmaların yaşayacağı temerrüt durumlarının sermaye yeterliliğine etkisi stres testi/senaryo analizi çerçevesinde hesaplanmaktadır. Bununla birlikte uluslararası düzenlemeler (BIS/Climate-related financial risk measurement methodologies vb.) takip edilerek sürdürülebilirlik temalı risklerin, 1. Yapısal Blok veya 2. Yapısal Blok risklerine eklenmesi konusunda çalışmalar devam etmektedir. Çevresel ve sosyal riskler ile iklim bağlantılı risklere ilişkin çalışmalara İSEDES Raporu’nda ve Risk Yönetimi Uygulama Esasları’nda detaylı olarak yer verilmiştir.

Avrupa Yeşil Mutabakatı, Sınırda Karbon Düzenlemesi Mekanizması kapsamında, yüksek riskli sektörlerde faaliyet gösteren ihracatçılardan seçilenler üzerinde iklim ve yeşil mutabakat risk hesaplamaları yapılmış, buna bağlı olarak risk ve fırsatlar değerlendirilmiştir.

Öte yandan, vergi ödeme sistemi için hâlâ vakit olması, firmaların bu konuda hazırlıklarını yapabilmeleri açısından bir fırsat olarak görülmektedir. Türk Eximbank, ihracatçının bankası olarak bu konuda ihracatçıları bilgilendirmeye ve konunun ciddi maliyetleri hakkında önlemler alınması hususunda yol göstermeye devam edecektir.